Taliban'ın 29. Yılı: Afganistan'da Hâlâ Devam Eden Kaosun Gizli Etkileri 2025 Raporu

Taliban'ın 29. yılı, Afganistan'ı sarmalayan karanlık bir döngünün acımasız bir hatırlatıcısı olarak 2025'te yankılanıyor. 1996'daki kuruluşundan bu yana uzanan bu rejim, 2021'deki zaferiyle birlikte kadınların sesini boğazlarında düğümleyen, ekonomiyi paramparça eden ve iç çatışmaları alevlendiren bir kaos makinesine dönüştü. Ağustos ayındaki dördüncü iktidar yıldönümü kutlamaları, helikopterlerden yağan çiçeklerle erkeklerin coşkusunu yansıtırken, kadınların dışlandığı bu törenler, gizli yaraların ne kadar derin olduğunu gözler önüne seriyor. Peki, bu 29 yıllık miras, Afgan toplumunu nasıl bir uçuruma sürüklüyor?
Kadınların Karanlıkta Boğuluşu: 29 Yılın En Acımasız Mirası
Afganistan'da kadınlar ve kız çocukları, Taliban'ın demir yumruğu altında adeta görünmez kılınmış durumda. 2025 raporlarına göre, ortaokul ve üzeri eğitimden 1,4 milyondan fazla kız mahrum bırakılmış, bu da ekonomiye yıllık 1,4 milyar dolarlık bir kayıp olarak geri dönüyor. Kamuoyunda yüzlerini örtme zorunluluğu, erkek refakatçisiz seyahat yasağı ve hatta seslerini "gizleme" emri gibi kurallar, Birleşmiş Milletler tarafından "cinsiyet apartheid" olarak nitelendiriliyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin liderlere yönelik tutuklama emirleri, bu perseküsyonu insanlığa karşı suç olarak damgalarken, kadınların parklara, spor salonlarına ve iş yerlerine erişimi tamamen kesilmiş. Bu kısıtlamalar, sadece bireysel özgürlükleri değil, tüm toplumun geleceğini zehirliyor – bir neslin kayboluşu, yarınların tohumlarını kurutuyor.
Ekonomik Çöküş ve İnsani Fırtına: Kaosun Sessiz Tsunamisi
29 yıllık Taliban gölgesi altında Afganistan, bir "mükemmel fırtına" ile boğuşuyor. Ülke ekonomisi yüzde 2,7'lik büyüme ile nüfus artışını bile karşılayamıyor, yüzde 75'i yoksulluk sınırında yaşayan 40 milyondan fazla insan açlık ve susuzlukla mücadele ediyor. 2023'teki afyon üretimi yasağı çiftçileri perişan ederken, iklim değişikliğinin tetiklediği kuraklık Kabil'i su kıtlığıyla tehdit ediyor. İran ve Pakistan'dan dönen iki milyondan fazla mülteci, 1 milyar dolarlık havale gelirini yok ederken, insani yardımın yüzde 50 azalması 23 milyonu aşkın kişiyi yardıma muhtaç bırakıyor. Taliban'ın kadın çalışanları NGO'lardan uzaklaştırması, yardım akışını da baltalıyor – bu, kaosun en sinsi yüzü, sessizce toplumun damarlarını tıkayan bir zehir.
İç Tehditler ve Küresel Yalnızlık: Rejimin Kırılgan Dengesi
Taliban içindeki çatlaklar, 29 yıllık mücadelenin ironik bir yansıması. Ağustos 2025'teki yıldönümü törenlerinde Birleşmiş Milletler çalışanlarına yönelik ölüm tehditleri, rejimin muhalefeti nasıl ezdiğini gösteriyor – yetkililer inkâr etse de, gazetecilerin ve aktivistlerin keyfi tutuklamaları artmış durumda. IŞİD-Horasan gibi grupların saldırıları ve Pakistan sınırındaki çatışmalar, iç istikrarsızlığı körüklüyor. Uluslararası arenada ise izolasyon zirvede: Rusya'nın Temmuz'daki resmi tanınması dışında, Çin ve BAE gibi ülkelerle sınırlı ilişkiler var. ABD Başkanı Trump'ın Bagram Hava Üssü'nü geri alma teklifi, Taliban tarafından "gerçekçilik ve rasyonalite" çağrısıyla reddedildi – bu ret, rejimin egemenlik iddiasını güçlendirirken, Doha Anlaşması'nın ruhunu zedeliyor ve olası misillemeleri tetikleyebilir.
Geleceğin Karanlık Ufku: 29 Yılın Kalıcı İzleri
Taliban'ın 29 yıllık yolculuğu, Afganistan'ı sadece bir savaş alanı değil, unutulmuş bir cehenneme dönüştürdü. Kadınların "tarihin açık yarası" olarak tanımladığı bu baskı, ekonomik enkazla birleşince nesiller boyu sürecek travmalara yol açıyor. Birleşmiş Milletler'in Doha süreci çağrıları ve uluslararası mahkemelerin adalet arayışları umut verse de, rejimin ideolojik körlüğü değişim kapılarını kapatıyor. Bu kaosun gizli etkileri, sadece Afgan dağlarında değil, küresel güvenlikte de yankılanıyor – peki, dünya bu sessiz çığlığı ne zaman duyacak?